Deneyimsel Tasarım Öğretisi

İnsanoğlu var olduğundan bu yana amacı hiç değişmemiştir. Mutlu olmak ve başarılı olmak. Deneyimsel Tasarım Öğretisi de,insanın amacını amaç edinmiştir. Sunduğu stratejilerle insanların dününden daha başarılı,daha mutlu ve daha marifetli olmalarına destek olur. Bu sebeple, insanın bugün ne olduğuyla değil, dününe göre bugün nerede olduğuyla ilgilenir. Kişinin ihtiyacına bakar ve ona göre stratejiler üretir.

DTÖ GERÇEĞİ DENEYİMSEL TASARIM ÖĞRETİSİ

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, tutarlılık testinden geçmiş olan deneyimleri paylaşarak, kişinin hedeflerine ulaşabilmesi için belirleyeceği  yol haritasını tasarlamasına destek olur. İnsanoğlu, ulaştığında mutlu ve başarılı olacağını zannettiği şeyler için bir ömür boyu çabalar durur. İstediği şeylere ulaştığında ise, çoğu zaman o kadarda mutlu olamadığını farkeder. Çünkü gerçekle sahteyi ayırt etmekte zorlanır. Deneyimsel Öğretisi gerçeklik ilmidir ve sahte ve gerçeği birbirinden ayırmamıza yardımcı olur. Gerçeği bilen kişi, sahteyi bilir ve kendi iradesiyle ikisi arasında bir seçim yapar. Deneyimsel Tasarım Öğretisi'nde paylaşılan tüm bilgiler, tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı olma özelliği taşır. Tüm bilgiler; tüm zamanlarda, tüm insanları ve tüm konuları kapsar niteliktedir.

MAKALELER

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, Duyurular, Zirveler

ANNE OLABİLMEK

Arka bahçeye bakan pencereden ikindi güneşinin son ışıkları süzülüyordu odaya. Bu oda sanki evin son odası gibiydi; en arkada, günün son ışıklarını alan tek oda… Zeminde kullanılan zamanın en kaliteli parkesi geçen yıllarla eskimiş, parlaklığını kaybetmişti. Parkelerin üzeri yer yer tahta kurularının bıraktığı deliklerle doluydu. Odanın köşesinde kapakları eski, büyük bir gömme dolap vardı. İç zeminin fayans olmasından ötürü, dolap olmadan önce ebeveyn banyosu olarak kullanıldığını düşünürdü evin hanımı.

Tümünü Oku

Herkes kurban verir sevdiğine, zamanı geldiğinde…

Herkes kurban verir zamanı geldiğinde; sevdiği için sevdiği şeylerden… Sevdiğin için sevdiklerinden kurban edebilmek; Sevilenin her şeyden çok sevilmesini gerektirir.

Tümünü Oku

MÜKEMMELLEŞTİRMEK...

Bırak mükemmeliyetçiliği, sen çabana bak. Sen mükemmel olduğun için kabul edilmiyor yaptıkların. Sen çabaladığın, düşüp düşüp kalkıp tekrar devam ettiğin için kabul ediliyor. Mücadeleyi bırakmadığın, Sebeplerine sarıldığın, Bedel ödemeye devam ettiğin, Gözünün yaşını silip, üstünü silkeleyip ‘evet nerede kalmıştık’ diye yeniden ve yeniden başladığın için kabul ediliyor. Yenildiğin ama vazgeçmediğin için… Ve deniyor ki sana " Biz insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık."

Tümünü Oku

NEREYE SAKLANDIN MUTLULUK?

Selin sabah çok zor kalkmıştı. Telefonun alarm sesini sevdiği müziklere göre değiştirse de her sabah o sesi duymaktan nefret ederek uyanıyordu. Telefonun alarmını durdurdu ve yerdeki kolilerin arasında ilerlemeye çalıştı. Evde her yer her yerdeydi. Eşyaların bir yarısı kolilerde diğer yarısı çekmecelerdeydi. Eşinin işten izin alamaması bütün yükü onun omuzlarına atmıştı. Yeni evin suyunu açtırmak için de bir dizi prosedür onu bekliyordu. Apar topar hazırlanırken bir taraftan da taşınmaya çalıştıkları eve baktı; bir de evliliklerinin ilk yıllarını geçirdikleri bu eve... Ama bu ev çok küçüktü; misafirleri ağırlamakta zorluk çekiyorlardı. Kendisine ait çalışma odası da yoktu, bir de oturdukları bu mahalleden çok sıkılmıştı. Sonunda eşi ikna olmuştu da bu evden kurtuluyordu.

Tümünü Oku

OLUMLU DÜŞÜN!

Kırmızının bu tonunu seviyordu. Koyu değildi ve parlak bir rengi vardı. Çok önemli bir inceleme yapıyormuşçasına parmakları arasında duran kalemi hafifçe çevirip inceledi. Ardından defterine yazdığı “yapılacaklar listesi” satırına yeniden baktı… Yine senenin o zamanlarıydı. Biri bitmek üzereyken, yenisi birkaç güne açılışını yapacaktı. Ayça için bu çalışma bir alışkanlık olmuştu. Takvimin bu dönemlerinde, geçmiş senenin muhasebesini yapar, yeni senede istediklerini listelerdi. Hevesle kullanmaya başladığı bu kırmızı kalem, önümüzdeki senenin ‘yapılacaklar listesi’ başlığını yazmaya uygun görülmüştü…

Tümünü Oku

ÖZGÜRLÜK NEDİR?

İnsan yanılgıları arttıkça sorumluluklarından kurtulmayı özgürlük zannetmeye başlar. Sorumluluklarından kurtulmayı başarmak özgürleşmek demek değildir oysa. Bir horoz sabah erken ötmekten kurtulduğu zaman daha özgür bir horoz olmaz; işe yaramayan bir horoz olmaya başlar. Bir elma ağacı elma vermekten vazgeçtiği zaman daha özgür olmaz; işe yaramayan bir ağaca dönüşür. İnsanlarda da bu böyledir; bir insan, rolüne ait sorumluluğu almayı reddettiğinde daha özgür olmaz; o konuda problem çıkartan insan olmaya başlar.

Tümünü Oku

BAĞ VARSA...

Bağ kurabilmek, konuşmacı olmaktan daha etkili... Çünkü o insanla bağ kurabildiğinde onun dünyasına açılan kapıyı bulmuş oluyorsun ve etkileşim başlıyor. Tek başına konuşmak, etkileşim için yeterli olmuyor. Ama etkileşim varsa konuşmanın, bakışının, dokunuşunun anlamı karşındakine temas ediyor. Yani senden çıkanların karşındakinin kulağına değil, kalbine dokunması… Senden çıkan bir ifadenin, bir mimiğin gözüne değmesi değil; kalbine temas etmesi… İncecik bir bakış… Göz göze gelme… Yüzündeki anlık bir tebessüm… Veya gözlerindeki hayal kırıklığı… Bütün bunları okuyan göz değil… Göz görür ama anlayan, okuyan, idrak eden ise kalptir… Senden çıkan mesajın paketi, karşındakinin kalbinde çözülür eğer bir bağ varsa… Eğer bir bağ varsa aramızda, Senin ruhundan çıkan mesaj, benim kalbime kadar ulaşabilir… Aramızdaki kapalı kapılar açılır, düğümler çözülür, mühürler açılır…

Tümünü Oku

İBRAHİM'İN ÖYKÜSÜNDE, ATEŞİN İÇİNDESİN...

İçindesin… Şimdilik… Ateşin içinde… En korkabileceğin yerdesin… Zulmün iliklere kadar işlendiği, Zalimin haddi geçtiği yerdesin… Ateşi yaktırdığı yerdesin Nemrut'un, Gerçeği söyleyen ve yaşayan için... Unutulduğu yerdesin şimdi, İyiliğin ve güzelliğin… Ortasındasın karmaşanın ve belirsizliğin… Her şeyin birazdan bitecekmiş gibi göründüğü yerde… İhtiyaç olduğu yerdesin ümidin.

Tümünü Oku

GÖREBİLSEYDİ

Masanın üzerindeki cam su şişeleri ışık vurdukça parlıyordu. Cam şişe suyu koruyan sarmalayan bir gövde gibiydi. Güneşin ışıkları suyun üzerinde ışıltılar meydana getiriyor, ışıltılar birbirini kovalayarak dans ediyordu. Su ışığı güzel yansıtırdı zaten. İnsan da suya benzediğince güzelleşirdi. Yönüne uyum sağlamış, kirlerden arınmış, durağanlığı gitmiş, temizleyen sıfatı kazanmış... Belki de o yüzden “su gibi aziz ol” diye bir dua vardı. Hepsi masalarla aynı yönde dizilmişti cam şişelerinin... İşletmecinin plastik değil de cam tercih etme sebebinin müşterinin isteği mi yoksa kendi isteği mi olduğu biraz daha detaylı bakılınca anlaşılıyordu. Şişenin üzerindeki marka yerel bir markaydı hatta bir köyden geliyordu. İşletmecinin bilindik bir marka değil de yerel bir köy markası tercih etmesi kendi yetiştiği topluluğu destekleyen biri olduğunu gösteriyordu. Masaların bazılarında insanlar vardı. Çoğu masa ise boştu. Bu saatler restoranın pek de kalabalık olmadığı saatlerdi. Buna rağmen büyük bir restorandı. Belli ki hafta sonları aileler için ve grup organizasyonları için daha çok tercih ediliyordu. Ve ramazan ayında belki de...

Tümünü Oku

BİLGE CAHİLLİK

Bilgi güç veriyor insana. Bileni bilmeyenden ayrıcalıklı kılıyor. Hele bir de o bilgiyi kullanıp marifete dönüştürünce bilenin hayatı kolaylaşıyor. Bu bilgelik konfor katıyor hayatına. Bilgelik düşlerini süslüyor insanın. İyi güzel de farkında mıyız ki “bilgi” gerçek değilse “bilgeliğin” de gerçek olmadığının? Alışılanın aksine olan bu düşünce kafamı karıştırdı. Bildikçe bilgeleşmek, bilgeleştikçe üstün olmak gerekmiyor muydu?

Tümünü Oku

BİLGİSİ OLMAYANIN PEŞİNE DÜŞÜYOR İNSAN

Hiçbir şey birdenbire olup bitmiyor bu hayatta. Her olayın önünde ve arkasında bize gösterilenler var... Yaratıcı önceden gönderdiği işaretlerle bizi hazırlamış acı ve tatlı olaylara. Aniden karşılaşıp şoka girmeyelim ya da travmalar yaşamayalım diye. Ders çıkartmamız için de her olayın bitimine izler bırakmış. İnsanoğlunun nefsine uymayan işaret ve izi görmezden geleceğini bilse de büyüklüğünü göstermiş bize.

Tümünü Oku

O Gün Sen Haksızlığa Uğramıştın

O gün sen haksızlığa uğramıştın... Canın çok acımıştı hani... Gücün yetmemişti değiştirmeye, öylece kalakalmıştın... Boğazına düğümlenmişti acın hani... Hani burnunun direği sızlamıştı da gözünün yaşını zor tutmuştun... Öylece durmuştun... Ve öylece susmuştun...

Tümünü Oku

TÜM MESELE SEVİLESİ OLMAKTIR O’NUN HUZURUNDA

İnsan birçok muhtaçlığı olan bir canlıdır. Barınmak, yemek yemek, su içmek, giyinmek gibi somut ihtiyaçları vardır. Bunların yanı sıra soyut ihtiyaçları da vardır. Her insan sevilmek ve saygı görmek ister. Bazen insan en yakınları tarafından dahi sevilmediğini hisseder. O sevgisizlik örseler, yaralar yüreğini insanın. Kişi o bulamadığı sevgiyi her yerde aramaya başlar. Annesinde, babasında, sevgilisinde, müdüründe... Birileri onun sırtını sıvazlasın diye çırpınıp durur. Böylece insan sevgi dilenciliği yapar hale gelir ve kendine zulüm eder. Her çırpınış bataklıkta daha da batırır insanı. Kişi yaptığı her iyiliği rüşvet niteliğinde yapar. Adeta “Baaak ben bunları bunları yaptım. Hadi sev beni şimdi.” der. Tüm hal ve tavırları ile... İnsan gerçek sevgiyi bulacağı adrese son tahlilde bakar maalesef ve böylece kendine zulüm eder...

Tümünü Oku

Kabul Etmek İçin, Yeterli ve Sağlam Bir Delilin Var mı?

Diğerleriyle bağlantısı, ilişkisi olmayan bir ağaç nasıl sahteyse ve çürümeye mahkumsa; yargılar da böyledir. O yargıyı ispatlayan, ilişiğindeki diğer sebepler yoksa; bu sadece nefsi bir cümleden öteye gitmez. Ve nefsi cümlelerin kişiye değer katan, kişiyi yücelten bir karşılığı yoktur. Onlar insana sadece kayıp yaşatır. İnanarak söylense bile karşılığı yoksa, bir süreye kadar kişiyi oyalar, sonra da sönüp gider. Peki nedir; bir iddianın ilişiğinin olması durumu?

Tümünü Oku

SEVDİĞİNE BENZEMEK…

Hayatta bir tarzı olmalı insanın. Emin kişi, tarzı olan kimsedir. Söylediği ile yaptığı birbiri ile tutarlıdır. Samimiyeti sözlerinden, kullandığı kelimelerden, ses tonundan, vurgularından belli olur. Küçük baskıda da büyük baskıda da ondan bekleneni, aynı emin tarzı sergiler. Birileri onun hakkında bir şeyler söylediğinde, gerçek ve sahteyi ayırt edebilenlere, “onun tarzı değil” dedirtecek kadar, hayatta ispatlar ortaya koyabilmiş olması, onu emin kılar.

Tümünü Oku

KELİMELER YOLCULUK EDERSE...

Soluk bir mavi ile iki göz.. İnsanın kalbini alıp yumuşatan masum bir bakış.. Meraklı bir ifade ve saflık kokan bir yüz.. Bu öyle bir masumiyet ki insanın yüzünde tebessüm oluşturan bir hal, mutlu eden bir hal… Bir çift göz… Mahallemizin köpeğinin bir ay evvel dünyaya getirdiği bebeklerden bahsediyorum. Hepsinin gözleri ve bakışları farklı, ortak olan tek şey, masumiyet, saflık, baklava tadı, yoğurma isteği, kucağına alıp gözlerini neşe ve mutlulukla kapatma hissiyatı…

Tümünü Oku

HESAPSIZ BİR HAYAT MI …?

Evrende insan kendi halini görebilseydi acziyetininde farkına varırdı. Evren uzay dünya ve bilmediğimiz milyonlarca alem... Konuşurken insan zaten inkar etmiyor ve "ne kadar da küçüğüz" diyebiliyor. “Yaratılış sebebi bu kadar anlamlı başka bir canlı var mı acaba?” diye düşünmeden edemiyor insan...

Tümünü Oku

Neyi Merak Ediyorsun?

İnsan, hep gerçeği bilmek ister. Gerçekten mi? Bana doğruyu söyle! Hakikaten mi? İnsana söylenen çok basittir aslında... Gülümse!

Tümünü Oku

İşe Yeni Başlayanları Bekleyen Tehlike; Gerçek Şoku!

İşe yeni başlayanları “gerçek şoku” tehdit ediyor. Bu durum, yeni mezunların iş hayatına dair beklentileri ile çalışma hayatının gerçeklerinin uyumsuzluk süreci. Gerçek şoku ilk işin hızla değiştirilmesine sebep olabiliyor. Hayal kırıklığı ile başlayan bir başlangıç, kişinin sonraki iş yaşantısını da etkileyebilecek olumsuz düşünce ve yanlış kararları bereberinde getirebiliyor. Peki iş hayatına sağlıklı bir başlangıç yapmak için neler yapılmalı?:

Tümünü Oku

Paranızın Bereketi Var mı?

Çalışma şartlarının ve para kazanmanın zorlaştığı bu dönemde kazandığımız miktarlar çoğu zaman bize yetmiyor. Ve çoğumuz paramızın miktarı artarsa daha rahat geçinebileceğimize inanıyoruz. Aslında miktarın artmasından çok daha önemli bir değer var paramıza, yaşantımıza katmamız gereken... Unuttuğumuz ve artık önemini kaybetmeye yüz tutmuş bir değer; Bereket…

Tümünü Oku

HANGİ LİG' DEYİZ ?

Sorsanız az uğraşmamıştı bu pozisyona gelebilmek için… Yükselmek için karşısına çıkan her fırsatı değerlendirmişti. Olumlu sonuçlanan her işin başarısında kendisinin katkısını ispatlayacak bir pay bulurdu. İşin başlangıcında uğraşanlar arasında olmasa da iş olumlu sonuçlanacağı nerdeyse kesinleştiğinde devreye girerdi. Bu sayede işin başarısında emeği geçmese bile, ismi geçenlerden biri olurdu. şler istenildiği gibi gitmediğinde ve olumsuzluklar yaşandığında o işin içinde bile olsa bir şekilde sürecin dışına çıkar ve insanları işi bilmemekle eleştirirdi. İş hayatına yeni atılmasına rağmen kısa zamanda çok hızlı basamak atlamıştı. Bulunduğu yere senelerce emek vermiş olanların bile önüne geçmişti. Birçok kişisel gelişim kitabında tavsiye edildiği gibi girişkendi. Üstleriyle olan ilişkisini iyi tutmaya çalışmıştı hep. Kişisel gelişim kitaplarında tavsiye edildiği gibi kendisini çok iyi pazarlamıştı kısa zamanda… iyi yerlerde olmalıydı… İyi ellerde taşınmalıydı. Kendisini en iyi yerlere layık görüyordu… Kendinden emin görünmeye çalışır bir şekilde toplantı salonundan içeri girdi. Herkesi görebileceği bir yerde durup içeridekilere baktı.

Tümünü Oku

Ne İster İnsan? “GERÇEKTEN” Ne İster?

Cevap basittir aslında. Tek cümle… “İnsanın iç huzuru olsun yeter.” Peki, huzur için ne gerekir? İşte o anda dökülür, virgüllü, sıralı farklı farklı cümleler… Önce sağlıklı olacaksın… Sağlık bir kez bozuldu mu hiçbir şeyin kıymeti kalmıyor. Peki, bu kadarı yeterli mi huzur için?

Tümünü Oku

ZAMAN GERÇEKTEN YANADIR

Hayat niyetlerinize değil, davranışlarınıza göre şekillenir. Gerçek bu, peki sen bu gerçeklere hazır mısın gerçekten? Bu cümleleri duyunca şaşırmıştı Alime. Ne kadar hazırdı acaba gerçeği duymaya? Uzun zamandan beri anlatılanlar ilk defa onu etkilemişti. Yaşadığı ilişki sonrası Zeynep’in davetiyle gelmişti seminere. Birisi bir şeyler anlatıyor ve o etkileniyordu. Biraz da canı yanıyordu anlatılanları duyunca. Ama bir yandan da devamını dinlemek istiyordu. “Her şeyin gerçeği vardır.” deniyordu, peki gerçek neydi? Gerçekten diye düşündü, Alime. Gerçek ne gerçekten?

Tümünü Oku

DENEME YANILMA

İnsan, öğrenebilen bir canlı… Bilmediğini öğrenip hayatına katabilir, kendini geliştirmeyi seçebilir ve doğru tercihler yaparak dününden daha iyi olabilir. İnsanın diğer canlılardan farkı, gücü buradan gelir. Öğrenme yöntemi olarak sıklıkla deneme-yanılma yöntemini kullanır. Dener ve yanılır… Ticaretinde büyümeyi hedefler ve borçla yeni şubeler açmayı dener, yanılır. Çocuğunu mutlu etmek ister ve her isteğini yerine getirmeyi dener, yanılır.

Tümünü Oku

Daha neler neler?

Lojmanda yetişmişti Mustafa. Annesi ve babası memur, arkadaşları ise memur çocuklarıydı. Steril bir ortamda, giriş-çıkışı kontrollü, tehdit ve tehlikesi az olan bir yerdi yaşadığı yer. Üç arkadaşı vardı; Ezgi, Betül ve Süleyman. Bir de kardeşi Ömer, kendisinden dört yaş küçüktü. Ömer yanlarında kalmıyor, memlekette anneannesi bakıyordu. İki yıldır, yazdan yaza birbirlerini görüyorlardı. Apartman çocuğu Mustafa’nın tüm ihtiyaçlarını karşılayan, getir götür işlerini yapanlar vardı. Bir şeyi elde etmek için İstemesi yeterliydi. Arkadaş seçeneği azdı ama hiç olmasa da olurdu. Zaten imkân çok, oyun-oyuncak çok, her şey çoktu. Kendi odası, çalışma masası ve kitaplığı vardı. Okulda da fena değil, vasatın biraz üstü, orta denebilecek bir öğrenciydi

Tümünü Oku

Asıl İhtiyacım Olan Şey…

İnsan bazen gerçek ihtiyaçlarını fark edemez. İhtiyacının eksikliğini yaşar ama yaşadığı eksikliğin o ihtiyaçtan kaynaklandığını anlayamaz. Ta ki ihtiyacı giderilinceye kadar… Tam da o zaman anlaşılır; meğer eksik olan şey ne önemli bir ihtiyaçmış… İşte “Tutarlılık” arayışı böyle bir ihtiyaçtır… İnsan dile getiremez onu ama hayatın içinde, olayların içinde, ilişkilerin içinde aradığı şeydir tutarlılık… Olayların, mesajların, davranışların, bilgilerin çelişkili olmaması… O durumda hep aynı karşılığın olması, tutarlılıktır. Bir şey tutarlıysa şaşırtmaz, yanıltmaz ve kafa karıştırmaz. Bir hata yapıldığında olumsuz geri bildirim alınıyorsa ve her o hatada bu tekrarlanıyorsa bu tutarlıdır. Ancak hata yapıldığında bazen olumsuz, bazen olumlu geri bildirim alınıyorsa insanın kafası karışır. Bir çocuğun ebeveyninden beklediği şeydir tutarlılık…

Tümünü Oku

AYNI YAMACA BAKAN İKİ İNSAN

Yamacın üzeri yemyeşil otlar ile kaplıydı. Otların içerisindeki beyaz kır çiçekleri adeta gelin duvağını anıdırıyordu. Hafif esen rüzgârla çiçeklerin kokusu her yere dağılmıştı. Bir yandan kuş cıvıltıları, bir yandan rüzgarın esintisi ile dağılan mis kokular...Yer, gök, yürek her yer çiçek açmıştı adeta... Kadın, bir yandan elbisesinin eteklerini tutuyor, bir yandan çiçekleri ezmemek için parmak uçları ile çimlerde sekiyordu. Yüzündeki tebessümle yamaçtaki görsel şölenin çok estetik olduğunu düşünüyordu.

Tümünü Oku

Ne Kazanır İnsan “Gerçeği” Kaybettiyse?

Bir ateş çemberinin içinden geçer bazen insan. Çok acır canı. Derisi kavrulur sanki. Bazen bilir, içten içe bir şeylerin hiç de yolunda gitmediğini! Ama “Mecburum” der. “Mecburum, yoluma böyle devam etmeye…” “Böyle gelmiş böyle gider…" Bir düşün şimdi! İçinde bulunduğun bu mecburi durum kendiliğinden mi oldu? Durup dururken yani… Gerçekten mi? Maalesef böyle durumlarda hiç pay çıkarmaz insan kendine ama gerçek tam da orada gizlidir. Neyi kazanmak için neyi kaybetti insan? Kim bilebilir bunun cevabını, problemi yaşayanın kendisinden başka? Haklısın şimdi!

Tümünü Oku

CAFER AZ KİBAR OL YA!

İstiyorum ama ne istiyorum? Anne bana karışma, benim de bir benliğim var ? özgürlüğümü kısıtlayamazsın anne. Peki özgürlük ne? Benlik ne? Ya asilik? Ya irade? Kim bilir bilseydim belki de böyle olmazdı. Baba ben aşığım evlilik aşk olmadan olmaz.Ben aşk evliliği istiyorum Peki aşk nedir? Evlilik nedir? O zaman sevgi nedir? Ya birbirinin zıddıysa Sıkıldım abi ya..eğlenmek istiyorum.Hadi bu akşam biraz gecelere akalım. Eğlenmek nedir? Peki zevk Ya mutluluk Ya birbirine zıdlarsa

Tümünü Oku

"KUYUYA ATILAN İP"

İstanbul’da sabah, her yeri sis kaplamıştı. Hava garip, basık bir sessizlik hâkimdi. Kendi kalp atışlarını duyabiliyordu insan sadece. Bunalmıştı Işıl, arabayla sisli yolda ilerlerken. “Nasıl bir sis, önünü göremiyor insan”diye mırıldandı “Hayat da bazen böyle değil miydi? Bir sonra ki adımın neleri getireceğini bilseydi, insanın seçimleri de farklı olurdu belki” diye düşündü.

Tümünü Oku

BELİRSİZLİĞİ BELİRGİNLEŞTİRMEK…

Hayatın içinde öyle anlar vardır ki insan karar vermekte zorlanır. İleri adım attığında neyle karşılaşacağını öngöremediği için seçim yapmak zor gelir. Karar verme güçlüğü kişinin ya kendisinden ya da kendisi dışındaki şartlardan kaynaklanır.

Tümünü Oku

Sebepler..

Sebepler… Nedir sebepler? Toprak Işık Su Isı… Tohum... Niyet… Sonuçlar… Nedir sonuçlar? Ağacın dalındaki meyve… Peki meyveye bakıp görebilir misin onu meydana getiren sebepleri? Sebepler bir araya gelir ve kabul gördüğünde sonuç meydana gelir…

Tümünü Oku

FIRTINA EKERSEN DOLU BİÇERSİN

Dünyaya baktığımızda her şeyin bir sebebi ve bu sebebin de bağlı bulunduğu bir sonucunun olduğunu görürüz. Var olan her şey belli bir düzen içresinde varlığını sürdürmektedir. Nereye bakarsak bakalım bir sebep ve sonuç ilişkisi olduğunu görürüz sebepsiz hiçbir şey olmaz bu hayatta. Yağmurun oluşmasının da sebepleri vardır. Yağmurun oluşmasında 2 işlem gerçekleşiyor. Yoğunlaşma ve buharlaşma.

Tümünü Oku

Deneyim Neden Önemli?

Kadın önündeki kahve fincanına dikkatle bakıyordu. Uzun, ince parmakları ile fincanı sıkı sıkıya kavramıştı. Kendisi de parmakları gibi uzun ve inceydi. Küçücük fincanın üzerine eğilince vücudu neredeyse bir soru işaretini şeklini alıyordu. Zaten dalıp gitmesinin sebebi de kafasındaki sorulardı.

Tümünü Oku

DENEYİMSEL TASARIM ÖĞRETİSİ NEDİR?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, deneyimlerden faydalanarak strateji tasarlamak demektir. Strateji, işe yarayan kurallar bütünü anlamına gelir. Deneyim, geçmişi tasarım ise geleceği temsil eder. Geçmiş deneyimlerin, geleceğin tasarlanabilmesi için aktarılmasıdır.

Tümünü Oku

HERKES GERÇEĞİNİN MAHKUMUDUR

Adam mahkeme salonundan içeri girdi. Bir anda salonda ki tüm konuşmalar kesildi. Sonrası… Kesik kesik ağlama sesleri ve fısıltılar. Herkes ona bakıyordu, kimileri şefkatle, kimileri ise nefretle. Öyle ya… İnsan hep kendi yargısıyla bakar olaylara. Henüz hüküm kesinleşmemişti ama insanlar çoktan hükmünü vermişti. Bir hükmün ortaya çıkması için gerçeğin ortaya çıkması gerekmez mi?

Tümünü Oku